BEYOND BUSINESS MANIFESTOSU
- Ozay Burak Konar
- 3 gün önce
- 7 dakikada okunur

Geleneksel iş dünyası paradigması değişiyor. Beyond Business yaklaşımı, bir şirketin başarısını sadece finansal kârla değil, aynı zamanda toplumsal ve çevresel etkileriyle de tanımlamayı savunur. Nitekim Dünya Ekonomik Forumu’nun Davos Manifestosu (2020), bir şirketin amacının yalnızca hissedarlarına değil, çalışanlar, müşteriler, tedarikçiler, içinde faaliyet gösterdiği toplum ve genel olarak tüm paydaşlarına hizmet ederek ortak değer yaratmak olduğunu vurguluyor. Bu bakış açısıyla, şirket performansının hissedarlara getirdiği kazanç kadar çevresel, sosyal ve yönetişim hedeflerine ulaşma başarısıyla da ölçülmesi gerektiği ileri sürülüyor. Hatta küresel ölçekte faaliyet gösteren şirketlerin, hükümetler ve sivil toplum ile birlikte “küresel geleceğin bir paydaşı” olarak görülmesi gerektiği dile getiriliyor. Benzer şekilde, Terra Carta manifestosu da sürdürülebilirlik kavramını net-sıfır emisyon hedeflerinin ötesine genişleterek doğa, insan, gezegen, eşitlik ve refah unsurlarını da kapsayacak şekilde ele almayı amaçlıyor.
Beyond Business felsefesi, bilimin nesnelliğini, sanatın yaratıcılığını ve vizyoner düşüncenin ufuk açıcı yaklaşımını bir araya getirerek “iş yapma” olgusunu yeniden tanımlar. Bu felsefe, şirketleri “iş dünyasının ötesine” geçmeye çağırarak, küresel zorluklara karşı yenilikçi çözümler geliştirmelerini teşvik eder. Kâr odaklılığın ötesine geçerek paydaş değeri yaratmayı hedefleyen şirketler, iklim krizi, sosyal adaletsizlikler ve dijital dönüşüm gibi çağın büyük meselelerine daha duyarlı ve bütünsel çözümler üretebilir. Bu yalnızca idealist bir duruş değil, aynı zamanda yeni kuşakların da talebi: Milenyum kuşağının %63’ü işletmelerin birincil amacının topluma fayda sağlamak olması gerektiğini düşünüyor, kâr elde etmek ikinci planda kalmalı diyor. Özetle, Beyond Business manifestosu iş dünyasını amaç odaklı bir dönüşüme davet eden, bilimsel veriye dayalı ve sanatsal düşünceden ilham alan bir yol haritasıdır.
CreaVexus X’in Rolü ve Vizyonu
CreaVexus X, Beyond Business felsefesinin taşıyıcılarından biri olarak, iş dünyasında yenilikçi ve kapsayıcı bir dönüşümün öncüsü olma rolünü üstleniyor. Vizyonumuz, bilimi ve sanatı buluşturan, teknolojiyi etik değerlerle harmanlayan, kurumsal dünyayı yaratıcı ekonomiye yakınlaştıran bir deneyim alanı oluşturmaktır. CreaVexus X, adeta bir “moonshot” laboratuvarı misali, alışılmışın dışında fikirlerin filizlenip büyüdüğü bir ekosistem kurar. Bu ekosistemde yapay zekâ, sürdürülebilirlik, tasarım ve toplumsal fayda odaklı projeler birlikte ele alınır. Örneğin, açık inovasyon yaklaşımını benimsiyoruz; zira yöneticilerin %84’ü açık inovasyonun büyüme için kritik olduğunu belirtirken, açık inovasyonda lider konumdaki şirketlerin gelir artış hızının diğerlerine göre %59 daha yüksek olduğu görülüyor. CreaVexus X, bu tür iş birliğine dayalı inovasyon kültürünü hem şirket içindeki ekiplerle hem de dış paydaşlarla geliştirmeyi hedefleyerek, yenilikçi fikirlerin kapalı kapılar ardında değil, kolektif bir çabayla ortaya çıkmasını sağlıyor.
Rolümüz, bilimsel merakı ve veri odaklı düşünceyi, sanatsal yaratıcılık ve estetik bakış açısıyla birleştirerek vizyoner projelere dönüştürmektir. Bu bağlamda CreaVexus X, geleceğin trendlerini yakından izleyip öngörüler geliştiren, sonra da bu öngörüleri somut girişimlere dönüştüren bir kuluçka merkezi gibi çalışır. Vizyonumuz, yalnız şirketimizin değil, birlikte çalıştığımız tüm paydaşlarımızın daha sürdürülebilir, daha adil ve daha yaratıcı bir gelecek inşa etmesine katalizör olmaktır. CreaVexus X altında yürütülen her proje, sadece iş hedeflerine ulaşmakla kalmaz, aynı zamanda iş dünyasının ötesinde bir değer yaratır – ister bir yapay zekâ uygulamasının toplumsal etkisini gözetmek olsun, ister deneysel bir organizasyon yapısıyla çalışan mutluluğunu artırmak olsun. Bu vizyoner yaklaşım, CreaVexus X’i geleneksel kurumsal kimlikten farklılaştırarak, amaç ve yenilik ekseninde konumlandırıyor.
Geleceğin İş Modelleri: AI, Sürdürülebilirlik ve Etik Merkezli Sistemler
İş dünyasının geleceği, teknolojik yeniliklerle toplumsal sorumluluğun kesişiminde şekilleniyor. Yapay zekâ (AI), otomasyon ve büyük veri gibi teknolojiler yeni iş modellerinin kalbinde yer alıyor. Son yıllarda AI, süreç otomasyonundan büyük veriden içgörü elde etmeye, müşteri hizmetlerini sohbet botlarıyla geliştirmeye kadar pek çok alanda işletmelere güç kattı. 2024 ve sonrasında rekabetçi kalmak isteyen işletmeler, AI’ın bu dönüşüm gücünü iş modellerine entegre ediyor. Ancak geleceğin iş modeli sadece teknoloji odaklı değil; aynı zamanda sürdürülebilirlik ve etik prensipler üzerine kurulu.
Günümüzde üçlü kazanç çizgisi (People, Planet, Profit – İnsan, Gezegen, Kâr) anlayışı, sürdürülebilir büyüme için gitgide daha önemli hale geliyor. Şirketlerin başarısı artık yalnızca finansal performansla değil, sosyal ve çevresel etkileriyle birlikte değerlendiriliyor. Yapay zekâ bu noktada önemli bir araç haline geliyor: AI, şirketlerin operasyonlarını optimize edip verimliliği artırırken sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmalarına ve toplumsal etkilerini iyileştirmelerine yardımcı olabiliyor. Örneğin, AI destekli sistemler enerji tüketimini azaltarak karbon ayak izini küçültmek, tedarik zincirlerinde atıkları minimize etmek veya çalışanların refahını takip etmek için kullanılabiliyor. Microsoft’un Japonya ofisinde denediği 4 günlük çalışma haftası gibi deneyler, iş modellerini yeniden düşünmenin hem verimlilik hem de çalışan mutluluğu açısından faydalı olabileceğini gösteriyor (Microsoft Japonya, haftada 4 gün mesai uygulamasıyla %40 verimlilik artışı elde etti). Bu tür yenilikçi uygulamalar, AI ve otomasyon sayesinde mümkün hale gelen esnek çalışma düzenleriyle de destekleniyor.
Elbette, AI’ın yükselişiyle birlikte etik ve sorumluluk kavramları da iş modellerinin merkezine yerleşiyor. Yapay zekâ sistemleri karar alma süreçlerini devraldıkça, algoritmik önyargı, veri gizliliği ve şeffaflık gibi konular kritik önem kazanıyor. Uzmanlar, insan-merkezli bir yapay zekâ yaklaşımının teknolojinin kapasitesini geliştirirken mutlaka etik ilkelere bağlı kalması ve sürdürülebilirlik gereklerini gözetmesi gerektiğini vurguluyor. AI geliştirenler ve kullananlar, insan, gezegen ve kâr dengesini gözeterek hareket etmeli; aksi halde AI, verimlilik sağladığı kadar toplumsal güveni zedeleyebilir. Geleceğin iş modelleri, AI ile gelen otomasyon avantajını, sürdürülebilirlik prensipleriyle ve etik bir çerçeveyle bütünleştiren şirketlerin etrafında şekillenecek. Bu da, sürdürülebilir inovasyon kavramını doğuruyor: hem çevreye hem topluma duyarlı, ileri teknolojileri sorumlu bir şekilde kullanan yenilikçi iş modelleri.
Post-Capitalism ve Yaratıcı Ekonomi
Küresel ölçekte kapitalizmin sınırları ve geleceği üzerine yoğun bir tartışma yaşanıyor. Post-capitalism (post-kapitalizm), ekonomik sistemlerin kapitalizm sonrası alabileceği biçimleri tarif eden bir kavram. Kimi kuramcılara göre, bilgi ve teknoloji çağında kapitalizm yerini bambaşka bir düzene bırakacak. Peter Drucker henüz 1993 yılında, Post-Capitalist Society (Post-Kapitalist Toplum) kitabında kapitalist toplumun evrim geçirerek bilgi temelli bir topluma dönüşeceğini öngörmüştü. Drucker’a göre bu yeni düzende bilgi, sermaye, emek veya doğal kaynakların yerine geçerek zenginliğin başlıca kaynağı haline geliyor; toplum da kapitalist düzende gördüğümüz sermayedarlar ve işçiler yerine, bilgi çalışanları ve hizmet çalışanları olarak biçimleniyordu. Günümüzde bu öngörüler kısmen gerçeklik kazanmış durumda: Bilginin ve yaratıcılığın ekonomideki payı hızla artıyor. Otomasyon ve dijitalleşmedeki gelişmeler ise post-kapitalist senaryoları daha mümkün kılıyor. Öyle ki, uzmanlar ileri otomasyon ve bilgi teknolojilerinin üretim maliyetlerini sıfıra yakın seviyelere çekerek geleneksel kapitalist modelin karlılık dinamiklerini kökten değiştirebileceğini belirtiyor. Örneğin, açık kaynak yazılımlar veya dijital içerikler neredeyse sıfır maliyetle çoğaltılıp paylaşılabiliyor; bu da kâr amaçlı mülkiyet yerine paylaşım ve işbirliği odaklı yeni ekonomik modelleri gündeme getiriyor.
Bu dönüşümün önemli bir parçası da yaratıcı ekonomi kavramı. Yaratıcı ekonomi, kültür, sanat, tasarım, medya gibi yaratıcı endüstrilerin ekonomik büyüme ve istihdamdaki payının artmasıyla şekillenen bir ekonomi modeli. Birleşmiş Milletler’in 2021 yılını “Sürdürülebilir Kalkınma için Yaratıcı Ekonomi Yılı” ilan etmesi boşuna değil: yaratıcı endüstriler, kapsayıcı, eşitlikçi ve sürdürülebilir büyümenin motoru olarak görülüyor. Yaratıcı ekonomi, bir yandan girişimcilik ve inovasyonu teşvik ederek yeni iş modelleri ve istihdam alanları yaratırken, diğer yandan dezavantajlı grupları (ör. kadınlar, gençler, göçmenler) destekleyerek sosyal kapsayıcılığı artırıyor. Örneğin, dijital platformlarda içerik üreten bireyler (YouTuber’lar, dijital tasarımcılar, oyun geliştiricileri vb.), büyük sermayelere ihtiyaç duymaksızın kendi ekonomik değerlerini yaratabiliyor ve milyonlara ulaşabiliyorlar. Bu, yaratıcılığın ve bilginin sermayeden daha belirleyici olduğu bir ekonominin habercisi. Post-kapitalist tartışmaların merkezinde de bu türden yaratıcı ve paylaşıma dayalı modeller var: paylaşım ekonomisi (Uber, Airbnb gibi), platform kooperatifleri, açık kaynak hareketi, kripto-ekonomiler ve benzeri oluşumlar, klasik kapitalizmin ötesine geçen uygulamalar olarak dikkat çekiyor. Sonuç olarak, post-capitalism ve yaratıcı ekonomi, bizi daha adil, işbirlikçi ve yaratıcı bir ekonomik düzenin mümkün olduğuna inanmaya çağırıyor.
Sosyal İnovasyon Örnekleri ve CreaVexus X Deney Alanları
Beyond Business felsefesinin somutlaştığı en önemli alanlardan biri sosyal inovasyondur. Stanford Social Innovation Review, sosyal inovasyonu “mevcut çözümlerden daha etkili, verimli, sürdürülebilir veya adil olan ve ortaya çıkan değerin büyük ölçüde topluma yarar sağladığı yenilikçi çözümler” olarak tanımlıyor. Yani sosyal inovasyon, toplumsal bir soruna alışılmadık ve iyileştirici bir çözüm getiren, bunu yaparken de ticari kârı değil toplumsal faydayı önceleyen yaklaşımlar bütünüdür. Günümüzde dünya genelinde sosyal sorunlara yaratıcı çözümler üreten sayısız örnek görmekteyiz. Bunlardan bazıları şunlardır:
Mikrofinans: Düşük gelirli veya bankacılık hizmetlerine erişimi olmayan bireylere küçük ölçekli finansal hizmetler (mikrokrediler, mikro sigortalar vb.) sunan yenilikçi finans modelleridir. Bangladeş’te Prof. Muhammed Yunus’un Grameen Bank ile başlattığı mikrofinans hareketi, milyonlarca insana kendi işini kurma ve yoksulluktan çıkma imkânı vermiştir. Mikrofinans, klasik bankacılık sisteminin dışında kalarak sosyal inovasyona öncü bir örnek oluşturur.
“One-for-One” Modeli: Tüketicinin satın aldığı her ürün karşılığında, benzeri bir ürünün ihtiyacı olan bir kişiye bağışlandığı iş modelidir. Örneğin TOMS Shoes, sattığı her ayakkabı için bir çift ayakkabıyı ihtiyacı olanlara hediye ederek bu modeli popüler hale getirmiştir. Günümüzde benzer şekilde çalışan gözlük, su, kitap vb. ürünler sunan girişimler mevcuttur. Bu model, kâr elde etme ile sosyal faydayı doğrudan bağdaştırarak sosyal inovasyona yaratıcı bir yaklaşım getirir.
“Tabandan Tabana” Ürünler: Yoksul veya dezavantajlı kesimlerin temel ihtiyaçlarını karşılamaya odaklanan yenilikçi ürün ve hizmetlerdir. Örneğin LifeStraw, temiz suya erişimi olmayan topluluklar için geliştirilmiş, ucuz ve taşınabilir bir su filtresidir. Elektrik şebekesine erişimi olmayan bölgeler için geliştirilen düşük maliyetli güneş lambaları veya internet erişimi sunan kitler de bu kategoriye girer. Bu tarz ürünler, büyük şirketlerin kârlı pazarlar dışında göz ardı ettiği kesimlere yönelik çözümler sunarak hem sosyal etki yaratır hem de yeni bir pazar alanı oluşturur.
CreaVexus X, sosyal inovasyon alanında da bir deneyim platformu işlevi görmektedir. Şirket içinde ve dışında, farklı disiplinlerden gelen fikirlerin prototiplenip test edildiği, küçük ölçekli deneyler yapıldığı alanlar oluşturuyoruz. Örneğin, yapay zekâ ve veri analitiği kullanarak bir sosyal soruna (eğitimde fırsat eşitsizliği, sağlık hizmetlerine erişim gibi) çözüm arayan projeler geliştiriyoruz. Aynı şekilde, çalışanlarımızın veya iş ortaklarımızın önerdiği sosyal girişim fikirlerini destekleyip pilot projeler olarak hayata geçiriyoruz. Bu deney alanlarında başarısızlık da bir öğrenme olarak görülüyor; önemli olan yaratıcı çözüm arayışının sürekliliği. CreaVexus X bünyesinde yürütülen bir sosyal inovasyon projesi, belki ilk etapta ticari bir getiri sağlamayabilir, ancak buradan edinilen içgörüler ve topluma sağlanan fayda, uzun vadede şirket kültürümüze ve itibarımıza büyük katkı sunar. Sonuç olarak, sosyal inovasyon yaklaşımı CreaVexus X’in DNA’sının ayrılmaz bir parçasıdır ve “işin ötesinde” değer yaratmanın en somut yollarından birini temsil eder.
Ziyaretçiler ve İş Ortakları için Çağrı: "Gelin birlikte geleceği deneyimleyelim"
CreaVexus X olarak inandığımız bir şey var: Gelecek, onu birlikte inşa edenlerin ellerinde şekillenir. Vizyonumuzu ve projelerimizi hayata geçirirken, bu yolculuğa tüm paydaşlarımızın katılımını önemsiyoruz. İster web sitemizi ziyaret eden meraklı bir vizyoner, ister yatırımcı, ister şirket içinden bir ekip üyesi ya da iş ortağımız olun – sizi geleceği birlikte deneyimlemeye davet ediyoruz. Araştırmalar gösteriyor ki iş dünyasında iş birliği ve ortak inovasyon kültürü, başarının anahtarlarından biri. Açık inovasyon uygulamalarında ileri seviyede olan organizasyonların, gelir büyümesinde diğerlerine göre 3,3 kat daha başarılı olduğu bulunmuştur. Bu da bize şunu anlatıyor: En zorlu sorunları bile aşmanın yolu, birlikte çalışmak, birlikte üretmek ve farklı bakış açılarını bir araya getirmekten geçiyor.
Biz, CreaVexus X çatısı altında, bilginin paylaşıldığı, fikirlerin birlikte filizlendiği, deneyimlerin ortak yaşandığı bir ortam sunuyoruz. Ziyaretçilerimiz ofisimize ya da etkinliklerimize geldiklerinde, sadece geleceğin teknolojilerini görmekle kalmasın, onları bizzat tecrübe etsin istiyoruz. İş ortaklarımızla projeler geliştirirken, geleneksel müşteri-tedarikçi ilişkisinin ötesine geçip kolektif değer yaratma anlayışıyla hareket ediyoruz. Çünkü biliyoruz ki vizyoner iş birlikleri, tek başına ulaşamayacağımız kapıları aralayabilir.
Siz de bu hareketin bir parçası olabilir, Beyond Business felsefesini birlikte gerçeğe dönüştürebiliriz. Gelin, inovasyon atölyelerimize, pilot projelerimize, fikir maratonlarımıza katılın; deneyimlerinizi ve uzmanlığınızı bizimle paylaşın. Gelin birlikte geleceği deneyimleyelim. Bu çağrı, bir slogan olmanın ötesinde, ortak bir vaadin ifadesidir: Daha sürdürülebilir, daha yaratıcı ve daha insani bir gelecek mümkün ve onu el ele vererek kuracağız. CreaVexus X olarak biz hazırız – şimdi sizleri de bu yolculuğa katılmaya çağırıyoruz.
Yorumlar